Bursa‘ya 27 km uzaklıkta, Uludağ’ın yamaçlarında, havası temiz ve suyu bol olan şirin Alaçam Köyü‘nde dünyaya geldim. Çeşit çeşit bitkilerin ve ağaçların bulunduğu bir ortamda büyüdüm.
1993 yılıydı. Monoton bir hayatı sevmiyordum ve ne yapabileceğimi araştırmaya başladım. Yabani böğürtlenin reçelinin yapıldığını öğrendim. Bir telefon rehberi satın alarak pastaneleri ve reçel üreticilerini araştırdım. Bir firma, böğürtlen alacağını söyleyerek numune istedi. Yabani böğürtlenleri bir tepsiye topladım. Annem “Oğlum, dellenme, yabani böğürtlene kimse para vermez” diyerek beni caydırmaya çalıştı ama dinlemedim ve topladığım numuneler ile firmaya gittim.
Firma sahibi böğürtlenin tadına ve şekline bakarak, böğürtleni o zamanın parası ile 10 TL’ye alacağını söyledi. Köye döndüm ve yeğenlerime 8 TL’den böğürtlen toplar mısınız diye sordum. Hemen işe koyuldular. Yeğenlerimi toplarken gören köylüler “Biz de getirebilir miyiz?” diye tekliflerde bulundular. İlk günlerde 100 kg ile başlayan miktarlar, günlük 1,5 tona ulaştı. Köyümüz yetmedi, civar köylerden de böğürtlen getirmeye başladılar. O zamana kadar atıl durumda olan, kimsenin yüzüne bakmadığı ve tarla kenarlarından kesilen böğürtlenler değer kazandı, sulanmaya ve bakılmaya başlandı.
Bizim köyde erkekler mahsullerin parasını alır, eve ihtiyaçları kadar verir, gerisini kendileri kullanırlardı. Ben farklılık yaparak, bana ürünü kim getirdiyse parayı ona verdim. Bu durum hanımların ve çocukların işine geldi; “Koca görmez, bilmez parası” diyorlardı. Böylece bir sektör oluştu. Ürün verdiğim firma Kafkas Pastanesi idi. Benim meyve işine girmeme vesile oldular. İlk göz ağrılarım oldular ve o günden bugüne çok sıcak diyaloglarla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Böğürtlen artık yetmiyordu, farklı arayışlara başladım. Merko Gıda ile tanıştım, onlara çilek ve şeftali vermeye başladım. Daha sonra beni satın alma bünyesine alarak kadrolu elemanları yaptılar.
12 sene hammadde satın almacısı olarak çalıştım. Daha sonra finansal sıkıntılar yaşadılar ve bazı fabrikalarını sattılar. Bizim de İzmir’e taşınmamızı istediler. Gitmeyerek ayrıldım ve aldığım tazminatla bir araç alarak meyve sektöründe çalışan başka firmalarla yoluma devam ettim. Şu an çalıştığım firmalar:
- Çanakkale Ulubay Soğuk Hava Depoculuk
- Bursa Ülker Golf Dondurma
- Kerevitaş AŞ
- Tartaş Gıda
- Betka Gıda
- Aroma Meyve Suları
Hedefim bu sektörde üretime geçerek doğal, katkısız ve natürel ürünler yapmaktır.
Merko’da çalışırken, rahmetli babam 1990’da diyabet hastalığına yakalanmıştı. Buna bağlı olarak ayağında büyük bir yara çıktı ve içindeki kemikler dahi gözüküyordu. Doktorlardan netice alamıyorduk; kimileri ayağının kesilmesi gerektiğini, kimileri ise kalçadan bir parça alınarak oraya dikilmesi gerektiğini söylüyordu. Ümitler tükenmişken, çok sevdiğim bir hocam bitkisel bir formül vererek bunu kullanmamızı önerdi. Babam, o günden itibaren her gün bir çay bardağı bitki çayı içmeye başladı. 7 ay gibi bir sürede ayağındaki yara kapanmaya başladı. Bu süreçte perhizine de devam etti ve bir yıl sonra tamamen iyileşti.
Bu tecrübeler beni bitkisel araştırmalara yönlendirdi. Nerde şifalı bitkilerle ilgili bir kitap görsem aldım. İnternet sitelerinden dökümanlar indirerek bilgi dağarcığımı geliştirdim ve yaşlı insanların tecrübelerini dinleyerek kendimi daha da geliştirdim. Merko’dan ayrılınca, hemen bir firma kurup hem meyve hem bitki işlerine hız verdim. Yazın bitkisel ürünlerin sezonu bitince meyve sezonu başlıyor, kışın da meyve bitince bitkisel ürünler artıyor. Bu denge ile ikisini bir arada götürüyorum.
2007’de Hindistan‘a seyahate gittim. Orada makine ve boş kapsül üreticileri ile görüştüm ve Türkiye distribütörlüğünü aldım. Oradan makine ve kapsül ithal ederek Türkiye’de pazarlamaya başladım. Kendime de bir makine aldım ve Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan izin alarak üretime başladım. Şu an 300’den fazla ürün skalasıyla piyasadayım. Bursa Ecza Koop’la anlaşarak ürün dağıtımını onlara verdim ve ihracata başlayarak birçok ülkeye ürün göndermeye başladım. Bir seyahatimde, dağ başındaki bir ilçenin eczanesinde ürünlerimi görünce çok mutlu oldum. Bu duygu tarif edilemez, yaşanır.
Bu alandaki hedefim, alternatif tıp olarak adlandırılan bu ürünleri Türkiye ve yurtdışı pazarında tanınan güvenilir bir marka haline getirmektir. Bu vesileyle Almanya’da bir firma kurdum ve ürün göndermeye başladım.
Bir insanın pişman olmayacağı nadir şeylerden biri çalışmaktır. Bereket ise iyi niyetle ve çalışmayla kendiliğinden gelecektir.
Yasal mevzuatlara uygun olarak, kesintisiz müşteri memnuniyetini ilk planda tutarak; ürün, hizmet ve kalitemizin sürekli iyileştirilmesini hedefliyoruz. İhracatımızla markamızı uluslararası pazarlarda aranır konuma getirmeyi amaçlıyoruz.
İksir Farma